|
Hakikati Gören-Görmeyenler
Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri saman ile buğdayı ayırt etmek için kendine tabi olanları sınava tutar. Akşemseddin Hazretlerine hepsini bir yerde toplamasını emreder yüksek bir yere çıkıp şöyle der: "Beni seven, benim için canını verecek olan arkamdaki çadıra girsin." O anda herkesten ses çıkar ve itiraz ederler. Aralarından çok az kişi canım sana feda olsun diyerek çadıra girer. Daha sonra Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri onların arkasından çadıra girer ve çadırdan kan gelir o anda, orada toplanan halk içeri girenleri öldürdü zannederek kaçıp giderler. Orada kimin buğday kimin saman olduğu belli olur. Gidenler kaybeder kalanlar kazanır. Kaybeden neyi kaybeder? Kazanan neyi kazanır ki? Hakkı kaybetmek ve Hakkı kazanmak. Dünyaya niye geliriz ki, niçin, kimin için çırpınır dururuz ki? Kimin peşinden gider, kimin için yaşarız ya da kimin için ölmeyi göze alırız? Sevdamız, davamız tek değil midir ki? Tek olana, vahdete kesretle beraber gitmek değil midir ki bu yolun yolcularının koşması, yanması…
Rabbimiz Şura suresinde ne de güzel anlatmış ayrılığa düşenleri. Ondördüncü ayette şöyle buyurur: " Ayrılığa düşmeleri ise, kendilerine ilim geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlık ve azgınlıktan dolayıdır…" Azgınlıklar kıskançlıklar nedendir ki sırf kendi çıkarları olacağını zannettikleri boş ihtiraslar için değil midir? Bizler neden şükretmeyiz, Allahu Tealanın habibim dediği bir resulun ümmeti olarak dünyaya gelmişiz de haberimiz olmamış mı bize öğretilen ilmi, tüm insanlığa inen tamamlanmış dini unuturuz. Rabbim bizleri sınamaktadır. Bu sınavda buğday olmakta var saman olmakta. Bu dünyada buğday olup kendimize ve bir çok kimseye faydalı olmak ve ahirette de bunun karşılığını görmek var, saman olup dışarı atılmak var. Kim neye talipse zamanını ona harcasın, nereye gitmek istiyorsa ona göre davransın, işlerini onun için yapsın. Gecesini gündüzünü sabahını akşamını onun için yaşasın. İki dünya var biri sınav biri de sınav da yaptıklarımızın karşılığı.
Şu dönen âlem kimin etrafında döner, kime pervâne olmuşta asırlardır durmadan döner. Görebildiğimiz hatta göremediğimiz âlemde Hakka sevdayı yansıtır pervaz edenler. Anlamayanlar, anlayamayanlar, anlayıpta vazgeçenlerle doludur etrafımız. Biz onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederiz de Hakkı, hakikati göremezler. Körüm, sağırım, dilsizim Hakkı, hakikati anlamayanlara karşıyım. Dönen felekler, şu sarsılan yer, durmadan ilerleyen gökyüzü hakikati görmeye, duymaya yetmez mi?
Yerden gelen sesleri duymaz, gökten gelen ışıkları görmez mi? Kulaklar neyi duyar, neye bakar? Diller neyi anlatır. Akıllar neyi düşünür, kalp neye rağbet eder?
Yunuslar, Mevlânâlar, Geylaniler, Şeyh Gâlip Dedeler, Hüdayiler, Üftadeler, yandılar, yanan sözleriyle nice aşıkları yaktılar. Durmadan nefislerine sordular, nurlara gark olmayı dilediler. Nur cemali görmeye taliptiler. Gönüllerinde bir tek Leyla vardı onların.
Facebook'ta Paylaş
Bugün 96699 ziyaretçikişi burdaydı!
|
|